Uzak diyarlarda, dağların ardında Dev Çar adında güçlü ama yalnız bir hükümdar yaşarmış. Dev Çar’ın üç oğlu varmış: Arin, Boran ve Kaan. Her biri birbirinden farklıymış; Arin cesur, Boran akıllı, Kaan ise iyi kalpliymiş. Günlerden bir gün Dev Çar, “Artık yaşlandım,” demiş. “Krallığıma kim layıksa onu seçmeliyim.” Bunun için oğullarına birer görev vermiş: “Her biriniz bana sabahın ilk ışığında en değerli şeyi getirin.”
Sabah olunca Arin bir kılıçla dönmüş. “Cesaretin gücü budur!” demiş.
Boran bir kitap getirmiş. “Bilgelik olmadan güç bir hiçtir!” demiş.
Kaan ise boş ellerle gelmiş. Babası şaşırmış. “Sen neden hiçbir şey getirmedin?” diye sormuş.
Kaan gülümsemiş: “Yolda bir köylü düşmüştü. Onu evine kadar taşıdım. Ellerim dolu olsaydı yardım edemezdim. Benim getirdiğim şey iyilik.”
Dev Çar’ın gözleri dolmuş. “Gerçek güç ne kılıçta, ne kitapta… Kalbindeki iyiliktedir,” demiş.
Üç oğlu o günden sonra krallığı birlikte yönetmiş. Arin halkı korumuş, Boran adaletle hükmetmiş, Kaan herkesin sevgisini kazanmış.
Dev Çar, gökyüzündeki yıldızlara bakıp gururla fısıldamış:
“Birlikte olduklarında, ışıkları hiç sönmez.”
Ve gerçekten de o krallıkta ne savaş ne keder yaşanmış. Çünkü üç kardeşin sevgisi, bütün ülkeye huzur olmuş.
