Tahta At Masalı

Bir zamanlar küçük bir kasabada yaşayan Ali adında bir çocuk varmış. Ali’nin en büyük hayali, bir gün gerçek bir ata binmekmiş. Ama ailesinin at alacak kadar parası yokmuş. Babası bir marangozmuş ve bir gün oğlunun üzgün halini görünce atölyesine girmiş. Günlerce çalışmış, kesmiş, oymuş, cilalamış. Sonunda tahtadan parlayan bir at yapmış. “Bak oğlum,” demiş, “bu senin atın. Gerçek değil belki ama içinde sevgi var.”

Ali tahta atını o kadar sevmiş ki, ona Yıldız adını vermiş. Her gün onu dışarı çıkarır, sanki gerçekten koşuyormuş gibi “Hadi Yıldız, rüzgar gibi!” diye bağırırmış. Kasabanın çocukları bazen Ali’ye gülerlermiş ama o aldırmazmış. Çünkü Ali, her gün Yıldız’la gökyüzüne uzanan bir hayalin içindeymiş. Bir sabah Ali, Yıldız’ı dışarı çıkarınca rüzgar hafifçe esmiş ve tahta atın yelesi parlamış. Ali gözlerine inanamamış: Yıldız, yavaş yavaş kıpırdamaya başlamış!

Bir anda tahta at canlanmış, ışıl ışıl bir at haline gelmiş. Ali, Yıldız’ın sırtına atlamış ve birlikte gökyüzüne yükselmişler. Bulutların arasından geçmiş, gökkuşaklarını selamlamışlar.
Güneş batarken Yıldız yavaşça yere inmiş ve yeniden tahta bir at olmuş. Ali gülümsemiş. Artık biliyormuş ki hayallerine inanmak, onları gerçeğe dönüştürmenin ilk adımıymış.

Ve o günden sonra kasabadaki hiçbir çocuk, kendi hayaline gülmemiş.

Yorum yapın