Ayışığına Yansıyan Sır Masalı

Bir zamanlar, küçük bir köyde Ayşegül adında bir kız çocuğu yaşardı. Ayşegül, köyün en neşeli ve meraklı çocuğuydu. Her akşam, annesi ona güzel masallar anlatırken, Ayşegül de o masalların içinde kaybolur ve hayal gücünün sınırlarını zorlamaya başlardı. Ayşegül’ün en sevdiği zaman, gecenin karanlıklarında ay ışığının tüm köyü aydınlatmaya başladığı andı.

Bir akşam, Ayşegül, her zamanki gibi penceresinden dışarı bakıyordu. Birden, ağaçların arasındaki göletin kenarında garip bir ışık parladı. Işık, ayın tam yansıdığı noktada belirmişti. “Bu, ne olabilir?” diye düşündü Ayşegül, hemen dışarı çıkıp gölete gitmeye karar verdi.

Gecenin sessizliğinde, Ayşegül hafifçe yürüyerek, ışığın geldiği yöne doğru ilerledi. Göletin kenarına vardığında, suyun yüzeyinde bir aynanın yansımasını gördü. Ayşegül, şaşkın bir şekilde aynaya yaklaştı ve dikkatlice inceledi. Aynanın çerçevesi eski ve gümüş rengindeydi. Yansımasında, ay ışığının yavaşça kayarak ona doğru geldiğini fark etti. Aynada hiç görmediği bir şey vardı.

Aynada kendini değil, bir kapı gördü. Bu kapı, ışıkla doluyordu. Ayşegül’in içi ürperdi ama bir yandan da merak etti. “Acaba bu kapı nereye açılıyor?” diye düşündü. Içindeki cesaretle, kapıya doğru adım atmaya karar verdi. Ancak, kapının önünde durduğunda, bir ses duydu:
“Kapı yalnızca içindeki cesaretle açılır.”

Ayşegül biraz şaşırmıştı. Ama sonra, kalbinde bir güven duygusu oluştu. “Benim cesaretim var!” dedi kendi kendine. Ve kapıya doğru adım attı. O anda kapı yavaşça açıldı ve ışıklar arasında bir yol belirdi. Ayşegül, hiç düşünmeden ışıklı yola girdi.

Yol, Ayşegül’ü rüya gibi bir ormana götürdü. Burada, ağaçlar, ay ışığının etkisiyle parlıyordu. Her şey çok güzel ve büyülüydü. Ancak, Ayşegül’ün içindeki merak daha da arttı. “Burada ne yapmalıyım?” diye sordu kendi kendine. Derken, bir ses duymaya başladı.

“Burada, her şey içindeki gücünle şekillenir,” dedi ses.

Ayşegül etrafına bakındı. Sesin kaynağını bulmaya çalışıyordu. Sonunda, ormanın derinliklerinde, parlak bir taşın ışığını gördü. Taşa yaklaştığında, taşın içinde bir simge vardı: Bir yıldız. Ayşegül, yıldızın içindeki ışığı fark etti ve dikkatle inceledi. Aniden, yıldızın ışığı ona bir soru sordu:
“Gerçek cesaret, dışarıdaki engelleri aşmak değil, kendi içindeki korkuları yenmektir. Senin cesaretin ne kadar derin?”

Ayşegül, biraz düşündü ve sonra şöyle cevap verdi:
“Cesaretim, korkularımla yüzleşip onlardan kaçmadan, onları anlamamda yatar.”

Yıldız gülümsedi ve ışığını daha da parlattı. Ayşegül, yıldızın ışığından aldığı güçle, geri dönmeye karar verdi. Aynada gördüğü yolun sonuna ulaşmıştı.

Göletteki aynadan geçerken, birden Ayşegül, ışığın yansımasında değişiklikler görmeye başladı. Aynada, artık kendi yansıması vardı. Ama bu yansıma eskisinden farklıydı; o, daha cesur, daha güçlü ve daha güvenli bir kız çocuğuydu.

Ayşegül, o gece ormandan ve aynadan öğrendiklerini düşündü. Gerçek cesaretin, yalnızca dışarıdaki engelleri aşmakla değil, içsel korkularını ve belirsizliklerini kabullenmekle ilgili olduğunu fark etti. Bu deneyim, ona kendini keşfetme yolunda güçlü bir ders verdi.

O gece, Ayşegül yatağına gittiğinde, ay ışığının hala penceresinden içeri girdiğini fark etti. Artık, ona bakarken yalnızca ışığı görmekle kalmıyor, aynı zamanda içindeki gücü de hissediyordu.

Ve her akşam, Ayşegül ay ışığına bakarken, kendini daha güçlü hissediyordu. Ayışığının ona gösterdiği yol, sadece dış dünyayı değil, iç dünyasını da aydınlatmıştı.

Yorum yapın