Zizo’nun Dostluk Masalı

Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, geniş, altın sarısı otlakların uzandığı, ufuk çizgisine kadar akasya ağaçlarının dizildiği kocaman bir savanada, sevimli mi sevimli bir yavru zebra yaşarmış. Adı Zizo’ymuş. Zizo’nun siyah beyaz çizgileri tıpkı gökyüzündeki bulutlarla güneş ışınlarının dansı gibiymiş. Fakat Zizo’nun güzel görünüşünün ardında küçük bir sorun varmış: O da çok sert konuşması ve çabuk sinirlenmesiymiş. Zizo, arkadaşlarını çok severmiş aslında. Güneşli günlerde çayırda koşturmaktan, akşam üzeri su kenarında su içmeye kadar her anı birlikte geçirmeyi severmiş. Ama ne zaman bir şey onun istediği gibi gitmese, sesini yükseltir, suratını asar, kırıcı sözler söylermiş.

Günlerden bir gün sabahın erken saatlerinde, Zizo ve arkadaşları, ceylan Lila, yavru aslan Timo ve küçük maymun Piko, hep birlikte saklambaç oynamaya karar vermişler. Oyunun ortasında Lila yanlışlıkla Zizo’nun saklandığı çalılığın yanına gelip onu buluvermiş. “Lila! Neden buraya geldin? Her şeyi mahvettin!” diye bağırmış Zizo öfkeyle. Lila şaşkınlıkla geri çekilmiş. “Ama ben bilerek yapmadım, sadece oyunun bir parçasıydı,” demiş usulca. Zizo onu duymamış bile. Ardından Piko’nun salıncakta daha uzun süre sallanmasına sinirlenmiş: “Piko! Yeter artık! Hep sen eğleniyorsun, sıra bana gelmiyor!” diye çıkışmış. Timo topu yanlışlıkla uzağa atınca da sabrı taşmış: “Seninle oyun oynamak her zaman sorun! Bir şeyi de doğru yap!” diye bağırmış bu kez. Arkadaşları sessizce birbirlerine bakmışlar. Kalpleri kırılmış. O günden sonra, Zizo’nun yanına pek uğramaz olmuşlar. Saklambaç oynamak istediklerinde onu çağırmamışlar. Su içmeye giderken bile birlikte gitmemişler. Zizo önce bu durumu anlamamış. “Herhalde bugün çok meşguller,” diye düşünmüş. Ertesi gün de yalnız kalınca içinde tuhaf bir his oluşmuş. Geniş savanada koşarken kahkahalar duyamamak, yalnız başına otlakta otlamak… Hiçbiri eskisi gibi eğlenceli gelmemiş. Bir akşam, güneş batarken yalnız başına su içmeye gittiğinde göletteki yansımasına bakmış. “Neden kimse benimle oynamak istemiyor?” diye mırıldanmış. Ve sonra aniden, Timo’ya bağırışını, Lila’ya söylediği sözleri ve Piko’ya öfkeyle baktığını hatırlamış. “Ah… Ben çok kaba davrandım,” diye iç geçirmiş. “Belki de bu yüzden kimse benimle olmak istemiyor.” Ertesi sabah Zizo, cesaretini toplayıp arkadaşlarının yanına gitmiş. Onları bir ağacın altında oyun oynarken bulmuş. Kalbi hızlı hızlı atıyormuş. Yanlarına yaklaşmış ve başını öne eğmiş. “Lila… Piko… Timo… Ben sizden özür dilerim,” demiş. “Sert davrandım, kalbinizi kırdım. Bunu istemezdim. Beni affeder misiniz?” Üçü de önce birbirlerine bakmış, sonra Lila gülümseyerek öne çıkmış. “Önemli olan hatanı fark etmen, Zizo. Hepimiz bazen hata yaparız,” demiş. Piko zıplayarak eklemiş: “Bir daha bağırmazsan birlikte yine saklambaç oynarız!” Timo da,“Ve topu uzağa atarsam kızmazsın, tamam mı?” diye takılmış. Zizo gözleri parlayarak başını sallamış. “Söz veriyorum. Artık öfkelenmeden önce düşünmeye çalışacağım.”

O günden sonra Zizo, sabırlı ve nazik olmaya gayret etmiş. Arkadaşlarıyla yeniden vakit geçirmeye başlamış ve dostluğun ne kadar kıymetli olduğunu anlamış. Sert sözlerin dostluğu uzaklaştırdığını ama bir özrün kalpleri tekrar birleştirebileceğini öğrenmiş. Ve savananın rüzgarı, Zizo’nun içindeki huzuru her gün hatırlatır olmuş. Masal da burada bitmiş.

Yazar: Ezgi E.
Kaynak: https://www.uykumasallari.com/

Yorum yapın