Göletin kıyısında kocaman yaprakların arasında yaşayan minik bir kurbağa varmış. Adı Kiko’ymuş. Kiko zıplamayı, sıçramayı ve en çok da su oyunlarını severmiş. Özellikle yazın sıcağında suyla oynamak onun için hem eğlenceli hem de serinleticiymiş.
Bir sabah gökyüzü pırıl pırıl, su ise aynadan bile parlakmış. Kiko, göletin kenarına geldiğinde bir şey fark etmiş: Göletin üstünde renkli, yuvarlak baloncuklar süzülüyormuş!
— “Bu da ne?” diye şaşırmış.
Baloncuklardan biri pat diye önünde patlamış. İçinden serin bir su fışkırmış!
Kiko hemen baloncukların peşine düşmüş. Zıplaya zıplaya bir tanesini yakalamaya çalışmış ama her seferinde ya kaçıyor ya da patlıyormuş.
Bir süre sonra su aygırı Zuzu ortaya çıkmış. Kiko heyecanla ona sormuş:
— “Zuzu, bu renkli şeyler ne?”
Zuzu gülümsemiş:
— “Bunlar benim yeni icadım: su balonları! Gölette oynayalım diye yaptım.”
Kiko çok heyecanlanmış. O günden sonra gölet kenarında su balonu festivali başlamış. Kiko, Zuzu ve diğer hayvanlar birlikte oyunlar oynamış: Balon yakalama, balonla zıplama, hatta balonla hedef vurma!
Ama bir gün rüzgâr çıkmış ve balonlar ormana doğru savrulmuş. Kiko hemen peşlerine düşmüş. Balonlardan biri küçük kirpinin yuvasına düşmüş ve yuva sırılsıklam olmuş.
Kirpi üzgünce demiş ki:
— “Evim ıslandı, burası artık kuru değil!”
Kiko hemen çözüm aramış. Diğer balonları toplayıp kirpinin etrafına bir çember yapmış. Balonlar güneşi yansıttığı için sıcaklık artmış ve yuva hızla kurumuş.
Kirpi gülümsemiş:
— “Teşekkür ederim Kiko. Hem oyun oynadın, hem yardım ettin.”
Kiko o an anlamış: Oyunlar eğlencelidir ama dikkatli oynanmalıymış. O günden sonra Kiko, oyun oynarken çevresine daha dikkat eder olmuş. Her yaz su balonu festivali yine devam etmiş ama artık herkesin güvenliği ve neşesi ön plandaymış.