Orman Çayırının Masalı

Güneş yeni doğmuş ve orman çayırına altın rengi bir ışık yaymış. Çayırın ortasında sevimli bir kirpi yaşarmış; adı Pıtırtıymış. Pıtırtı her sabah uyanır uyanmaz çalıların arasından çıkıp etrafı dinlermiş. O gün kulağına çok hafif bir melodi çarpmış. Sanki rüzgâr bir şarkı taşıyormuş ama şarkının sonu bir türlü tamamlanmıyormuş. “Bu melodi nereye gidiyor?” diye merak eden Pıtırtı hemen peşine düşmüş. Adımlarını sessizce atmış, dikenlerini hafifçe sallamış. Melodi bazen güçlenmiş, bazen kaybolmuş ama hiç tamamen susmamış. Pıtırtı bu gizli sesi bulmak için çayır boyunca ilerlerken içinde heyecanlı bir kıpırtı hissediyormuş. Çünkü müziğin onu çok özel bir yere çağırdığını düşünüyormuş.

Pıtırtı, bir süre sonra büyük bir meşe ağacının dibine gelmiş. Melodi tam buradan yükseliyormuş ama yine tamamlanmıyormuş. Ağacın dalları arasından küçük, titrek bir ses duyulmuş. Pıtırtı kafasını kaldırınca minicik bir tavşan yavrusu görmüş. Bu yavrunun adı Midoymuş. Mido, ağaç kovuğunda oturup kendi kendine bir şarkı mırıldanıyormuş. Fakat sesi titrediği için şarkının sonu hep eksik kalıyormuş. Pıtırtı yumuşak bir sesle, “Neden şarkını saklıyorsun?” diye sormuş. Mido utanmış, kulaklarını arkaya yatırmış. “Çünkü kimse sesimi beğenmez diye korkuyorum,” demiş. Pıtırtı ona yaklaşmış. “Senin sesin çayırı bile uyandırmış,” demiş gülümseyerek. “Belki birlikte tamamlarız şarkını.” Mido bu sözleri duyunca biraz cesaret bulmuş. Ufak bir nefes almış ve melodiye yeniden başlamış. Pıtırtı da ritmi dikenleriyle yere hafifçe vurarak eşlik etmiş. Ağaç dalları bile kokulu bir sevinçle sallanmış.

Gün, akşama dönerken çayırın hayvanları yavaş yavaş etraflarına toplanmış. Çünkü melodinin artık açıkça duyulan, hem neşeli hem de güven veren bir tonu varmış. Mido, Pıtırtı’nın yanında duruyormuş. Bu kez sesi titremiyormuş. Şarkısını güvenle söylüyormuş. Pıtırtı da ritmi hiç aksatmıyormuş. Birlikte şarkı söyledikçe çayırın üzerinde yumuşak bir huzur dolaşmış. Herkes hayranlıkla onları izlemiş. Mido, etrafındaki bakışları görünce kalbinin ısındığını hissetmiş. “Demek ki bazen kendi sesine inanmak gerekiyormuş,” diye fısıldamış. Pıtırtı da, Bir dost yanında olunca cesaret daha çabuk büyüyormuş,” demiş. Güneş batarken ikisi de çayırın ortasında durup birbirlerine gülümsemiş. Çünkü o gün, unutamayacakları bir şey öğrenmişler: Her ses değerlidir ve paylaşıldıkça güzelleşirmiş.

Yorum yapın