Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken, ben ninemin dizlerinde oturmuş masal dinler iken, dünyanın bir ucunda, denizlerin ötesinde, dağların tepesinde, belki de sizin evin önünde hatta bahçenizin içinde, toprağın altında, kocaman bir karınca sülalesi yaşıyormuş.
Kışları toprağın altında, kendi yaptıkları saraylarında yazdan stokladıkları yemekleri ile karınlarını doyuruyor, böylece sıcacık yuvalarında bütün kışı vur patlasın çal oynasın geçiriyorlarmış. Yaz olduğunda ise bütün karıncalar hep birlikte dışarı çıkıyorlar, baba karıncalar hiç vakit kaybetmeden kış hazırlıkları için çalışmaya başlıyor, anne karıncalar bütün kış kirlenen sarayı temizliyor abla ve abi karıncalar ise hem oyunlar oynuyor hem de yeni doğmuş karınca bebelere göz kulak oluyorlarmış. İşte o yeni doğmuş karıncaların içinde bir karınca varmış ki abla ve abileri onu zapt etmekte zorlanıyorlarmış. Yaramaz mı yaramaz kıpır kıpır yerinde duramayan ama bir o kadar da tatlı mı tatlı bir karıncaymış. (“Sanki biraz sana benziyor”). İşte o karıncanın diğer karıncalardan farklı bir hayali varmış. Arkadaşlarına “Ben araştırmacı bir karınca olacağım bütün kışı toprağın altında eğlenerek değil araştırarak geçireceğim” diyormuş. Ama arkadaşları onu pek ciddiye almamışlar. Ta ki kış olup bütün karıncaların işleri bitip toprağın altındaki saraylarına döndüklerinde onun yokluğunu fark edene kadar. Fark etmişler etmesine ama iş işten geçmiş çünkü sarayın kapanan kapıları yaza kadar bir daha açılmayacakmış. Gelelim bizim araştırmacı karıncaya. Almış eline defter ve kalemini düşmüş yollara. Başlamış gördüklerini yazmaya. Çünkü asıl niyeti yaz geldiğinde gördüğü her şeyi arkadaşlarına okumak istiyormuş. Mesela bir gün karşıdan karşıya geçmek isteyen yaşlı kadına yardım eden küçük bir çocuğu görmüş ve hemen yazmış, sonra oyun parkında oyuncağını kaybeden çocuğa oyuncağını bulması için yardımcı olan arkadaşlarını yazmış. Başka bir gün yemeğini yemek istemeyen kardeşine oyunlar yaparak yemeğini bitirmesinde yardımcı olan ablayı yazmış. Yazmışta yazmış.

Yaz gelince de gitmiş sarayın kapısına ve beklemiş kapının açılmasını. Kapı açılır açılmaz arkadaşlarını gören araştırmacı karınca çok sevinmiş çünkü bütün kış gezmiş tozmuş görmüş gördüklerini yazmış ama ailesini de çok özlemiş. Arkadaşları da onu görünce çok mutlu olmuşlar ve hemen etrafını sarmışlar. Heyecanla “Hadi bize gördüklerini anlat” demişler. Bizim karınca başlamış gururla yazdıklarını okumaya, gördüklerini anlatmaya herkes onu pür dikkat dinlemiş. Sonrada “Demek ki dünyadaki bütün çocuklar çok iyi kalpli ve yardım sever, senin sayende bunu anlamış olduk” demişler. Burada da masal bitmiş.
Belki bir gün sizde karıncaların hayatını merek eder, onların nasıl yaşadığını araştırırsınız kim bilir.
Uzun Masal okumayı seviyorsanız Uzun Masallar kategorimizi inceleyebilirsiniz.